EĞİTİMDE İHTİYAÇ ANALİZİ – BÖLÜM 1

İHTİYAÇ ANALİZİ SÜRECİ

Tüm eğitmenlerin ve eğitimle uğraşan kişilerin bildiği gibi en önemli süreçlerden bir tanesi ihtiyaç analizidir. Çünkü ondan sonraki diğer tüm süreçler burada elde edilecek verilere bağlıdır.

İhtiyaç analizi yapılmadan tasarlanan, sırf üst yönetimin talepleri doğrultusunda uygulamaya geçilen eğitim süreçlerini doğru bulmuyorum. Böyle durumlarda, katılımcılar neden eğitime geldiklerini bilemiyorlar ve derse aktif katılım düşebiliyor. Daha önce biz bu konuları görmüştük veya biz bunları zaten biliyoruz gibi yaklaşımlarla karşılaşabiliyorsunuz. Eğitim veya proje üst yönetimden veya direkt eğitime katılmayacak birimler tarafından talep edilmiş olsa bile, eğitim ve /veya projeyle ilgili bile bir ihtiyaç analizi yapılması gerekmektedir.

ecm-needs-analysisİhtiyaç analizi yaparken size yardımcı olacak altı adım vardır;

1. ADIM – Hedeflerinizi Tanımlayın

Analiz için amaç ve hedeflerinizi tanımlamalısınız. Bunlar, sizin kararlarınızı geliştirmenizde ve planınızı yönetmenizde yardımcı faktörlerdir. Öncelikli olarak aşağıdaki noktalara dikkat etmelisiniz;

  • Öncelikle eğitim ihtiyaçlarına göre çalışanlarınızı ayırmalısınız.
  • Performans ile ilgili problemleri, eksiklikleri ve bunların temel sebeplerini ortaya koymalısınız.
  • Eğitimin bu problemleri çözmek için en iyi çözüm olup olmadığını belirlemelisiniz.
  • Daha önce yapılmış ve değerlendirilmiş eğitim programları destek sağlayabilir ve yeni hedefler doğurabilir, bu nedenle mutlaka eski eğitim programlarını incelemelisiniz.
  • Eğitim programının etkisini ölçmenizi sağlayacak dataları oluşturmalısınız.
  • Programın kapsamı, methodu, maliyetler ve eğitim mekanları özel veriler elde etmenizi sağlayacaktır.
  • Kısa vadede ve uzun vadede yapılacakları ve öncelikleri belirlemelisiniz.
  • Üst yönetimi bu eğitime bütçe ayırması için ikna etmelisiniz. Bunun için, ihtiyaçları tam olarak göstermeli ve şirkete ne kazandıracağını anlatabilmelisiniz. Bunun için de eğitim programları sonunda ulaşmak istediğiniz hedefleri gösterebilmelisiniz.

 2. ADIM – Gerekli Verileri Tanımlayın

Kapsamlı bir ihtiyaç analizi gerekli bilgilerin tanımlanmasını zorunlu kılar. Hangi verileri toplamanız gerektiğini önceden biliyor olmalısınız. Tabii bu süreç içinde toplamanız gereken sizin daha önce hiç düşünmediğiniz farklı alanlar da karşınıza çıkabilir.

  • İhtiyaç
  • Çözüm
  • Eğitimi alması gereken katılımcı kitlesi
  • Eğitimlerin oluşturulabilmesi için gereken stratejiler

Doğru bir ihtiyaç analizi çalışması için, bilgilerin niteliğinin ve miktarının ne olması gerektiğini biliyor olmalısınız. Bu aşamada bazı kaynaklara ihtiyacınız olabilir; tutum envanterleri, mali tablolar, görev tanımları, performans sonuçları, iş modelleri veya şirket arşivindeki belgeler, yetkinlik setleri, çalışan memnuniyeti anketi sonuçları, gizli müşteri araştırması sonuçları, varsa kurumun liderlik modeli, prosedürler vb. gibi

3. ADIM – Veri Toplama Yönteminizi Seçin

Doğru verileri toplayabilmek için bir yöntem tasarlamak veya seçmek size yardımcı olacaktır. Seçtiğiniz yöntemi kendi içinde yapılandırılmış veya yapılandırılmamış şekilde kullanabilirsiniz. Bunlar görüşmeler, anketler, gözlem, grup tartışmaları, çalıştaylar, kayıtlar (video, ses), raporlar ve testler, focus grup çalışmaları, sosyal medya’da ve internette araştırma, diğer araştırma yöntemleri olabilir.

4. ADIM – Veri Toplayın

3. adımda bahsedilen yöntem ve araçları uygulayarak tüm verilerinizi toplamalısınız.

5. ADIM – Topladığınız Verileri Analiz Edin ve Doğrulayın

Elde ettiğiniz yeni veriler ile geçmiş yıllara ait benzer verileri karşılaştırıp farklılıklar olup olmadığına, aradaki farktan kaynaklı problemler olup olmadığına bakmalı ve tüm verileri analiz etmelisiniz. Diğer önemli bir konuda elde ettiğiniz verilerin doğruluğunu kontrol etmelisiniz. Birbirleri ile çelişen veriler varsa bunların hangisinin doğru veya ağırlıklı olduğunu bulmalısınız.

6. ADIM – Bir Final Raporu Hazırlamalısınız

Tüm problemlere, ihtiyaçlara, zayıf noktalara işaret etmeli ve bunların iyileştirilmeleri için bir strateji sunmalısınız. Grafikler, tablolar ve diğer destekleyici görseller kullanarak hazırlayacağınız bir sunum (presentasyon) ile raporunuzu daha anlaşılır ve etkileyici yapabilirsiniz. Tabii bu sunumu bir oturumda veya toplantıda anlatacaksanız, sunum becerilerinizi de geliştirmeniz gerekecektir.

İHTİYAÇ ANALİZİ ÖNERİLERİ

Eğer işinizde ihtiyaç analizi yapmanız gerekiyorsa aşağıdaki önerileri aklınızın bir köşesinde tutmanızda fayda var.

1.  Öncelikle çalışanlar için hazırlayacağınız ihtiyaç formunun asla yeterli olmayacağını bilmelisiniz. Ben bir çok şirkette buna rastladım. Önce bir katalog oluşturulur, daha sonra çalışanların bu katalogdaki hangi eğitimleri almak istedikleri bir form ile toplanır ve en çok talep edilen eğitimler ya iç eğitmenler ya da danışman firmanlar tarafından herkese verilir. Bu tamamen yeterli bir yol değildir ve çoğu zaman farklı farklı bir çok eğitim talebi olacağından uygulanabilirliği de zordur. Bu nedenle farklı yollar da denemelisiniz.

2. Her şeyden önce yöneticileri de bu sürece katmanız gerekir, çünkü üst yönetimden başlayarak tüm yöneticilerin desteği sizin tüm eğitim faaliyetlerinizi yürütmenize destek olacaktır. Önce onlarla bir toplantı veya çalıştay yapmalısınız.

3. Kurum stratejileri, hedefleri, vizyon ve misyonu, prosedürleri ve iş planları da ihtiyaç analizi aşamasında önemli girdileri oluşturacaktır.

4. Hangi iş kolu için analiz yapıyor olursanız olun, hatta tekel (monopol) bile olsanız Benchmark (kıyaslama) yapmalısınız. Bir monopol işletme iseniz yabancı kaynaklardan faydalanabilirsiniz.

5. Eğer bir müşteri söz konusu ise, mutlaka görüşlerini almalısınız. Telefon, görüşme, anket vb. yöntemleri kullanabilirsiniz. Hatta gizli müşteri çalışması yapabilir, varsa gizli müşteri raporlarını inceleyebilirsiniz.

6. Eğer mümkün ise saha ziyaretleri yapmalı ve süreci yerinde incelemelisiniz.

7. Çalışanların fikirlerini mutlaka almalısınız. Focus grup çalışması yapılabilir.

8. Varsa, çalışan memnuniyeti raporlarını incelemelisiniz.

9. Son bir kaç yılın performans sonuçlarına ve tabii ki yetkinliklere bakmalısınız.

Kısaca elde edebileceğiniz tüm verileri incelemeli ve girdileri gruplayıp birbirleriyle ilişkili olanları bir araya toplamalısınız.

IHTIYAC ANALIZI LISTESI

Bu yazıda, ihtiyaç analizi ile ilgili genel bir çerçeve çizmeye çalıştım. İkinci bölümde ise ihtiyaç analizinde veri toplama araçları ve örnek bir ihtiyaç analizi modelini anlatmayı planlamaktayım.

Kaynak:  Schaner, K. “Instructional Systems Development”, edited by Tora Estep. ASTD Press

ETKİLİ E-MAIL YAZMA – MODÜL 3: E-Posta Yazma Özellikleri

Etiketler

Etkili E-Posta yazma özelliklerinde; üç ana nokta üzerinde duracağım:

1. “Okuyucularımın ne bilmesini istiyorum?” sorusunu sor

2. Sadece gerekli ayrıntıları seç

3. İletinizi kısa tutun

soruisaretiMesajıma Nasıl Odaklanırım?

E-posta mesajınıza odaklanmanın en kolay yolu şu soruyu sormaktır; “Neden yazacağım?” İşte bu sorunun cevabı sizin hedefinizdir. Daha sonra kendinize şu soruyu sorun; “Okuyucularımın ne bilmesini ya da ne yapmasını istiyorum?” Bu sorunun cevabı da sizin odak noktanız olacaktır.

Örnek:

Amaç: Yöneticilere yeni oryantasyon prosedürünü tanıtmak.

Soru: Yöneticilerimin ne bilmesini ya da ne yapmasını istiyorum?

Odak: Yeni oryantasyon prosedürünün yöneticilere yardımcı olacak iki yolu var: (1) Yeni personellerini desteklemelerine yardımcı olacak ve (2) Altı aylık dönemde yeni personellerini değerlendirmelerine yardımcı olacak.

soruisareti

Odak noktasını nasıl açıklayabilirim?

Aşağıdaki formülü kullanarak, odak noktanızı açıklayabilir; aynı zamanda “okuyucuların ne bilmesini ya da ne yapmasını istiyorum?” sorusuna da yanıt bulabilirsiniz.

      Belirli özel bir konu

   + Bilgi veya eylem

= Odak fikrin açıklanması

Örnek:

Yeni oryantasyon prosedürü yöneticilere, yeni personellerini desteklemede ve onları değerlendirmede yardımcı olacak.

soruisareti

Odak Noktamı Destekleyecek Detayları Nasıl Seçebilirim?

Anlatmak istediğiniz fikri veya olayı en iyi açıklayacak ve destekleyecek detayları seçmelisiniz. Tabii bunun için denemeler yapmanız gerekecektir. Aksi halde sizin anlattığınızı veya açıkladığınızı düşündüğünüz yazınız başkaları tarafından yanlış anlaşılabilir. Odak noktanız uygun detayları seçmenize yardımcı olacaktır. Gerçekler, istatistikler, 5 N 1K, gözlemler, anekdotlar ve karşılaştırmalar her zaman sizi destekler. Aşağıdaki liste doğru detayları seçmenizde size yardımcı olacaktır.

mail_yazma_ozellikleri

  

soruisareti

Farklı Okuyucular İçin Odak Noktasını Nasıl Değiştirebilirim?

Odak noktası genellikle okuyucunun pozisyonuna bağlıdır. Genellikle, üst düzey yöneticilere veya diğer şirket çalışanlarına, iştiraklere, iç ve dış müşterilere mail yazacaksınızdır. Aşağıda üç farklı okuyucuya, üç farklı odak noktasıyla aynı konunun nasıl mail olarak yazıldığını görebilirsiniz.

ÖRNEK 1: Bir çalışan, bir yöneticiye (supervisor) mail yazıyor.

Amaç: Yöneticiyi eğitim ihtiyacı hakkında bilgilendirmek. 

Soru: Okuyucumun ne bilmesini veya ne yapmasını istiyorum?

Odak Noktası: Satış temsilcilerimiz için bütçeye ihtiyacımız var.

mail_yazma_ozellikleri_2

ÖRNEK 2: Bir yönetici, çalışanına mail yazıyor.

Amaç: Bir çalışanın eğitim talebini geçici olarak reddetmek.

Soru: Okuyucumun ne bilmesini veya ne yapmasını istiyorum?

Odak Noktası: Bu iyi bir fikir ve biz gelecek yıl için, önerilen bu eğitim bütçesi üzerinde çalışacağız.

mail_yazma_ozellikleri_3

ÖRNEK 3: Bir yönetici, başka bir yöneticiye mail yazıyor.

Amaç: Gerekli fonlar hakkında bütçe yöneticisini bilgilendirmek.

Soru: Okuyucumun ne bilmesini veya ne yapmasını istiyorum?

Odak Noktası: Satış temsilcilerinin eğitimi için, bütçe fonları konusunda yardımınıza ihtiyacımız var.

mail_yazma_ozellikleri_4

Siz de en son bir yöneticiye yazdığınız mailinizi ya da astınıza yazdığınız bir mailinizi, bir yöneticiden size gelen maili gözden geçirerek yukarıdaki bilgiler doğrultusunda değerlendirebilirsiniz. Hiçbir zaman karşıdaki kişinin yazdıklarınızı nasıl algılayacağı konusunu gözardı etmeyiniz.

(Kaynak:”Writing Effective E-Mail”, Verne Meyer, Pat Sebranek, John Van Rys)

Kitap Özeti 3: PRESENTATION-ZEN (Bölüm 3)

Etiketler

presentation_zen6

SLAYTLARLA İLGİLİ EN ÖNEMLİ 10 İPUCU

1. Sade tutun.
Powerpoint slaytları yatay konumda sunulur. Yazılım, sunucuyu destekleyecek ve sunumu kolaylaştıracak şekilde tasarlanmıştır. Slaytların kendisinin, hiç bir zaman showun yıldızı olması hedeflenmedi. İnsanlar, sizi dinlemeye ve izlemeye gelmektedir. Sunumunuzun slaytlar üzerindeki gereksiz kalabalık nedeniyle gölgede kalmasına izin vermeyin. Slaytlarınızda bol miktarda boş alan bulunmalıdır. Boş kalan kısımları, logonuz ya da öğrenmeye katkısı olmayan grafik veya yazılarla doldurmayın. Slaytınız üzerinde ne kadar az karmaşa olursa, görsel desteği o kadar güçlü olacaktır.

learn_to_surf_header copy

 

 

 

 

 

 

 

 

2. Madde imlerini ve yazıları sınırlayın.
Prezantasyonunuz hedef kitlenize bir şeyler ifade etmeli ve onlara birşeyler katmalıdır. Ancak, onları madde imlerini birbiri ardına sıralayarak sıkmanızın hiç bir faydası olmaz. Bu da bizi, metin hazırlama konusuna getiriyor. En iyi prezantasyonlarda bazen hiç bir yazı olmaz. Şu andaki slayt hazırlama alışkanlıklarımızı düşündüğünüzde, bu size delilik gibi gelebilir ama doğru hazırlanmış slaytlar, anlatan bir kişinin (sizin) yokluğunda hiç bir şey ifade etmemelidir. Unutmayın, doğru slaytlar, anlatanı destekler, onu gereksiz konuma taşımaz.

Bazı kişilerden şunu duyabilirsiniz: “Sunumunuzu kaçırdığım için üzgünüm. Çok iyi olduğunu duydum. Rica etsem power-point slaytlarını göndermeniz mümkün müdür?” İyi hazırlanmış power-point slaytları, sizin anlatımınız olmadan fazla bir anlam taşımayacaktır. Bunun yerine, sunumunuzda anlattıklarınızı özetlediğiniz ve önemli noktaların altını çizdiğiniz yazılı bir dokuman hazırlamanız daha uygun olabilir. Sunumunuzun sonunda, böyle bir dokümanın dağıtılmasını baştan organize ederseniz, power-point slaytlarınıza, anlatmanız gerekenleri sıkıştırmanız gerekmez.

Slide_2

Bunun gibi, yazı yoğun olan ve insanın uykusunu getiren slaytlar kullanmayın.

 

 

 

bad_sample

Bu slayt, sık karşılaşılan bir tasarıma sahip ama, buna görsel destek dememiz mümkün değil, onun yerine” okuma panosu” diyebiliriz.

 

 

Slide_G copy

Bu sadelikte birşey hazırlamaya gayret edin…

 

 

 

72percent

Hatta bu, daha da iyi… Zaten siz, ne anlama geldiğini söylemek için orada değil misiniz?

 

 

 

3. Slayt geçişlerini ve animasyonları sınırlayın.
Slayt geçişlerini ve animasyonları son derece dikkatlice kullanın. Bazıları sunuma bir hareket katsa da, çoğu sıkıcı ve fazlasıyla yavaşlatıcı, daha da kötüsü seyircinin dikkatini dağıtıcı özelliktedir. Bir sunum boyunca, iki ya da üç farklı geçiş tipinden fazlasını kullanmayın ve asla her slaytın arasına geçiş efekti eklemeyin.

4. Yüksek kaliteli grafikler ve resimler kullanın.
Fotoğtaflar da dahil olmak üzere, her zaman yüksek kaliteli grafikleri kullanın. İsterseniz kendi dijital fotoğrafınızı kendiniz çekebilir, isterseniz de internette satılan stok fotoğraflardan satın alabilirsiniz. Asla küçük ve düşük çözünürlüğe sahip bir fotoğrafı çekiştirerek büyütmeye çalışmayın, bunu yapmanız görüntünün kalitesini iyice düşürecektir.

Power-point clipart ya da çizgi film karakterlerinden uzak durmanızı öneririm. Zaten power-point yazılımında bunlar varsa, hedef kitleniz daha önce milyon kez görmüş demektir. Bunlar belki 1993’de ilgi çekici geliyorlardı ama günümüzde, sunucunun profesyonelliğini zedelemektedir. Her zaman istisnalar olabilir ama çok dikkatli kullanmanızı öneririm.

brandyoupptBunun gibi düşük kaliteli, ucuz görünümlü clipartlardan uzak durun.

 

 

 

brandyouvaluesBu fotoğraf çok daha profesyonel ve etkili olacaktır.

 

 

 

Yazar, “İnsan fotoğrafları, izleyicilerin anlatımla daha duygusal bir seviyede bağlantı kurmalarını sağladığı için, sunumlarımda sık sık kullanırım. Fotoğraf, sunumda ikincil öneme sahipse, opaklığını düşürür, biraz Gauss bulanıklığı ekler ya da Photoshop’ta hareket filtresi uygularım. Ancak fotoğraf, izleyicilerin dikkat etmesini istediğim ana nokta ise – bir ürün fotoğrafı gibi – fotoğrafı ön plana çıkararak ya hiç yazı koymam, ya da çok az koyarım.” diyor.

kensakamototitleBu slaytta, imaj birincil önemdedir.

 

 

 

 

kensakamotobullets

Aynı sunumun bir başka slaytında, imaj ikincil önemdedir ve photoshopla arkaya itilmiştir.

 

 

 

5. Görsel bir temanız olsun ama hazır Power-point şablonlarını kullanmayın.
Sunumunuz boyunca kullanmanız gereken bir görsel tema olmalıdır ama powerpoint hazır şablonları, hem dinleyici kitleniz tarafından pek çok kez görülmüştür hem de o kadar başarılı değillerdir. Dinleyicileriniz, özel bir sunum ve yeni bir içerik bekleyişi içindedirler, aksi halde neden sizi dinlemeye zahmet etsinler? Bu nedenle, önceden paketlendiği belli olan hazır şablonlu bir prezantasyondan kaçınmanız gerekir.
Kendi ihtiyaçlarınıza uygun şablonları kendiniz hazırlayabilir ve bunu kaydederek (.pot), gelecek kullanımlarınızda standart şablonlarınız arasında yer almasını sağlayabilirsiniz. Ya da profesyonel şablonları internet üstünden satın alabilirsiniz. (Örneğin: http://www.powerpointtemplatespro.com)

6. Uygun tablo ve grafikler kullanın.
Her zaman kendinize, “Ne kadar detaya ihtiyacım var? diye sorun. Sunucuların çoğu, slaytlardaki grafiklere, çok fazla veri yerleştirme hatasına düşerler. Verilerinizi, grafik formatında sunmanın farklı yolları vardır:

pie

Dilim Grafikler: Yüzdeleri göstermek için kullanılır. Dilim sayısını 4-6 arasında sınırlayın ve önemli dilimi ya renkle ya da dışarı çekerek vurgulayın. 

 

 

bar

Dikey Çubuk Grafikleri : Zaman içindeki miktarsal değişimi göstermek için kullanılır. Çubuk sayısını 4-8 arası sınırlı tutmanız en iyisidir.

 

 

barH

Yatay Çubuk Grafikleri: Miktarları kıyaslamak için kullanılır. Örneğin, şirketin dört farklı bölgesindeki satış miktarının karşılaştırılması…  

 

 

 

looksgood

Doğru Grafikleri: Eğilimleri göstermek için kullanılır. Bu örnekte satışların her yıl yaptığı artışı göstermek için kullanılmıştır. Eğilimin iyi yönde olduğunu anlıyoruz. Kalın ok skoru göstermektedir, yani gelecek parlak görünmektedir.

 

 

7. Rengi doğru kullanın.
Renkler duyguları harekete geçirirler. Doğru renk, ikna etmeye ve motive etmeye destek olabilir. Araştırmalar, doğru renk kullanımının, mesajın alınma hızını ve kalıcılığını arttırdığını söylemektedir.

Renk teorisi üzerinde uzman olmanız gerekmese de, bir profesyonel olarak renkleri bir parça da olsa, tanımanız önemlidir. Renkler iki ana kategoriye ayrılırlar: Soğuk renkler (mavi ve yeşil gibi) ve Sıcak renkler (kırmızı ve turuncu gibi)… Soğuk renkler, genelde fon olarak kullanılırken, sıcak renkler ise daha ön planda ve yazılarda kullanılır.

Karanlık bir odada sunum yapacaksanız, arka planın koyu olup, yazıların açık renk olması gerekecektir. Ancak aydınlık bir odada sunum yapacaksanız (ki şiddetle tavsiye ediyorum), o zaman arka planı beyaz, ya da ona yakın açık tonlarda, yazıların ise siyah ya da koyu tonlarda olması gerekir.

Renklerle ilgili ayrıntılı bilgiyi yandaki linkte bulabilirsiniz; “learn more about color.

8. Fontlarınızı doğru seçin.
Sunumunuzda kullandığınız fontlar da, izleyicilere ince mesajlar verecektir, o nedenle fontlarınızı dikkatle seçmeniz gerekir. Aynı fontu sunumunuz boyunca kullanmanızı ve ikiden fazla tamamlayıcı fontu (ör: Arial ve Arial Bold) dahil etmemenizi öneririm.

Bir Serif Font (Ör: Times New Roman) ve bir Sans Serif Font (Ör: Arial veya Helvetica) arasındaki farkı bildiğinizden emin olun.

Serif Fontlar, yazıyla dolu dökümanlarda kullanılmak üzere tasarlanmıştır. O nedenle, küçük puntolarda ve metinlerde kullanımı uygundur ancak, sunumlarda projeksiyonların düşük çözünürlükleri nedeniyle, okunamama riskleri vardır.

O nedenle, powerpoint prezantasyonlarda Sans Serif Fontları tavsiye ediyoruz. Ben genelde Gill Sans kullanarak Serif ile Sans Serif arası bir yerde olmayı tercih ediyorum. Bu fontu hem yeteri kadar profesyonel, hem de sıcak ve iletişimi güçlü buluyorum. Hangi fontu seçerseniz seçin, odanın en arkasından okunabildiğinden emin olun.

Sanserif serif

 

 

 

 

 

9. Video ya da Audio kullanın.
TVUygun gördüğünüz yerlerde video ya da audio kullanın. Somut örnekleri gösteren video klipler, aktif öğrenim deneyimini arttırır. Power-point uygulamasından çıkmadan da video klipleri izletebilirsiniz. Audio klip olarak ta, örneğin yaptığınız mülakatları dinletebilirsiniz. Ancak, ne olursa olsun, kaçınmanız gereken şey, Power-point’te yer alan düşük kalite ses efektleridir. Geçişler için tasarlanmış olan, borazan sesleri ya da alkışlar gibi…

10. Slayt sıralayıcısı için zaman harcayın.

Multimedya öğreniminin segmentasyon teorisine göre, bilgi küçük parçalara bölündüğünde, insanlar daha iyi öğrenmektedir. O nedenle, slayt sıralayıcısına girerek, sunumunuzun mantıksal akışını kontrol edin. Bu kontrolde, bazen bir slaytı iki ya da üç slayta bölerek, bilginin daha rahat akmasını sağlayabilirsiniz. Aynı şekilde, kendinizi dinleyecilerinizin yerine koyarak, gereksiz resim ve yazıları da silmek isteyebilirsiniz.

SUNUMLARLA İLGİLİ EN ÖNEMLİ 10 İPUCU

1. Tutkunuzu gösterin.
Size verecek tek bir ipucum olsaydı bu, anlattığınız konu ile ilgili tutkulu olun ve içinizdeki coşkunun dışarı vurmasına izin verin olurdu. Evet, sağlam bir içeriğe ve profesyonelce hazırlanmış bir görselliğe ihtiyacınız var ama, anlattıklarınıza derin bir inancınız yoksa, bunlar işe yaramayacaktır. Sıradan sunucuları en iyilerinden ayıran şey, izleyicileriyle heyecanlı ve dürüst bir şekilde bağlantı kurup kuramamalarında yatar. Kendinizi geri çekmeyin. Samimi olun ve bırakın içinizdeki tutku dışarı çıksın.

2. Güçlü bir başlangıç yapın.
Daha önce duymuşsunuzdur: ilk başlangıçlar çok önemlidir. Buna inanın… Sunumunuzun ilk 2-3 dakikası en önemli kısmıdır. İzleyicileriniz, sizi sevmek ister ve başlangıçta bütün dikkatleriyle, size onların dikkatini koruyabilme şansını tanırlar. Bu fırsatı kaçırmayın. Bir çok sunucu, kendileri hakkında gereksiz detaydaki bilgileri vererek bu aşamada başarısızlığa uğrarlar.

3. Kısa tutun.
stopwatchİnsanoğlu, söz konusu oturduğu yerde birini dinlemek olduğunda, çok kısa bir konsantrasyon süresine sahiptir. Dinleyicilerin dikkati, bir en başta yüksektedir, bir de siz kapanışta “Sonuç olarak….” dediğinizde. Bugünün meşgul ve yorgun bilgi işçileri için durum budur. 30 dakikanız varsa, 25 dakikada bitirin. İzleyicilerin sizi daha fazla
dinlemek istemeleri, yeterinden fazla dinlediklerini düşünmelerinden iyidir. Profesyonel sunucular bu gerçeğin farkındadırlar.
4. Kürsüden uzaklaşın.
Kürsüden uzaklaşarak, izleyicilere yakın durun. Kürsü, siz ve izleyicileriniz arasında bir engeldir. Sizin hedefiniz ise dinleyicilerle bağ kurmaktır. Aranızdaki fiziksel engelleri kaldırarak, bu bağı kurma şansınızı arttırmalısınız.

5. Uzaktan kumanda aleti kullanın.
keyspanKürsüden uzaklaşabilmek ve rahat hareket etmek için, uzaktan kumanda aletini kullanma alışkanlığını geliştirin.

 
6. “B” tuşunu kullanın.
b_keySunum esnasında, fondaki slaytla bağlantısı olmayan bir şeyler anlatacaksınız, “B” tuşuna basarak ekranı karartın. Bu durumda, bütün ilgi sizin üzerinizde olacaktır. Slayt geçişinize geri dönmek istediğinizde, “B” tuşuna tekrar basmak suretiyle ekranı geri getirebilirsiniz.

 
7. Doğru göz teması kurun.
İzleyicilerinizi gözünüzle taramak yerine, bireylerle tek tek göz teması kurmaya çalışın. Bilgisayarı siz kontrol ettiğiniz için, dönüp arkanıza bakmanız da gerekmez. Perdeye değil, bilgisayar ekranına kısa bir göz attıktan sonra, konuşmanıza devam edebilirsiniz. Sırtınızı kısa bir süre dahi olsa dinleyicilere dönmeniz, izleyici kitlenizle aranızdaki bağlantının kopmasına neden olacağı için, bunu asla yapmayın.

8. Işıkları açık tutun.
Genel eğilim, tüm ışıkları kapatarak ekranın daha iyi görünmesini sağlamaktır. Siz, ekranın değil, kendinizin görünmesini istiyor olmalısınız. Ayrıca, ışıkları kapalı bir ortam, herkesin uykusunu getirir. Onun yerine ışıkları açık tutun, günümüzün projektörleri, ışıklar açıkken dahi ekranı gösterecek kadar güçlü bir aydınlatmaya sahiptir.

9. Küçük gruplarda TV kullanın.
tv (1)Küçük gruplara sunum yaparken, bilgisayarınızı geniş bir TV ekranına bağlayarak sunum yapın. Işıkları açık tutun ama, sunumda kullandığınız puntonun okunabilecek kadar büyük olmasına özen gösterin.

 

10. Her zaman nazik, güleryüzlü ve profesyonel olun
İzleyicileriniz soru sorduklarında ya da yorum yaptıklarında, onlara katkılarından ötürü, nazikçe teşekkür etmelisiniz. Zorluk çıkaran biri olsa dahi, siz profesyonelliğinizden ödün vermemelisiniz. Gerçek bir profesyonel, her zaman soğukkanlı ve nazik kalabilendir. Söz konusu olanın, sizin itibarınız olduğunu unutmayın ve en zor dinleyici kitlesi karşısında bile, güleryüzünüzü muhafaza edin.

Kitap Özeti 3: PRESENTATION-ZEN (Bölüm 2)

Etiketler

,

presentationzen_3İKİNCİ BÖLÜM :

ORGANİZASYON VE HAZIRLIK İPUÇLARI

Presentation-zen kitabının ilk bölüm özetinde, daha çok presentasyon-zen anlayışının ne olduğundan bahsetmiştim. Bu bölümde ise, presentasyonlarda organizasyon ve hazırlık ipuçlarından bahsedeceğim. Aşağıda, yazarın diliyle konuyu özetlemeye çalıştım. Koyu renkle yazılanlar kendi düşüncelerimdir.

 

1. Sonunu düşünerek başlayın
Power-point’i açmadan, oturun ve sunum gününüzü düşünün. Konuşmanızın gerçek amacı nedir? Konuşma yapmanız neden istendi? Katılımcılar ne bekliyorlar? Size göre, katılımcıların söz gelimi 30-dakika sürecek sunumunuzdan, alması gereken en önemli mesajlar nelerdir? Unutmayın ki, sizden sadece bilgi paylaşmanız istenmiş olsa dahi, katılımcılar açısından sadece bilgi aktarımı arzu edilen bir deneyim olamaz. Sonuç olarak, bilgi iletimi sunumunuzun tek amacı olsaydı, katılımcılar bunu yazılı malzemeleri okuyarak ta yapabilirlerdi. (Bu önemli bir nokta, eğer sonuç odaklı davranmazsanız, baştan varmak istediğiniz noktayı veya hedef davranışları belirlemezseniz ipinucu bir yerlerde kaçabilir ve sunumu hazırlamakta da zorluk çekebilirsiniz.)

2. Hedef kitlenizi mümkün olduğu kadar iyi tanıyın.
Sunumunuzun içeriğini belirlemeden önce, kendinize hedef kitleyle ilgili sormanız gereken bazı temel sorular bulunmaktadır.
• Hedef kitle kimdir? Geçmiş hikayeleri nedir? Sunum yapacağınız konuda ön bilgileri var mıdır? Varsa ne kadardır?
• Etkinliğin amacı nedir? İlham vermek mi? Somut pratik bilgiler vermek mi? Tavsiyede bulunmaktan daha çok, kavramlar ve teoriyi aktarmak mı?
• Konuşma yapmanız neden istendi? Sizden beklenen nedir?
• Sunumu nerede yapacaksınız? Etkinliğin yeri ve sunumun yapılacağı salonla ilgili edinebildiğiniz bütün bilgiyi edinin. (Buna göre materyal veya donanım eksikliğini önceden giderme olanağınız olacaktır. Mümkünse önceden sunum yapacağınız yeri ziyaret ederek bir deneme yapın.)
• Ne zaman? Hazırlanmak için yeterli zamanınız var mı? Günün hangi zamanı? Farklı sunucular varsa, sahneye çıkma sırası ne şekildedir? (Her zaman ilk, ya da son sunan olmayı talep edin.) Haftanın hangi günü? Bunların hepsi fark yaratır.

 
3. İçerik, içerik, içerik
Sunumunuz ne kadar etkili, görselleriniz ne kadar güzel ve profesyonel olursa olsun, sunumunuz somut bir içeriğe dayalı değilse, başarılı olamaz. Beni yanlış anlamayın: iyi bir içerik günü kurtarır demek istemiyorum. Hatta, bunu başarması neredeyse imkansızdır ama iyi bir içerik yeterli olmasa da, gereklidir. Presentasyonunuzun hazırlığı, somut bir içerikle başlamalı, daha sonra hedef kitlenizle aranızda bağ kurmanızı sağlayacak bir hikayeye dönüşmelidir. İyi bir içerikten bahsederken, size hedef kitlenizin üzerine bilgiyi boşaltmamanız için yalvarıyorum. Bu da bizi “sadelik” konusuna getirmektedir.

 
4. Sade tutun.
Sadelik aptallık demek değildir. Doğrusunu söylemek gerekirse, bir şeyi basit ve sade tutmanın aptallık olduğunu düşünmek, aptallığın ta kendisidir. Sadelik, sunucu açısından sağlanması zor bir şey olabilir ama, dinleyicinin en takdir ettiği şeydir. Sadelik, sizin açınızdan sunumunuz üzerinde daha fazla düşünmek anlamına gelecektir çünkü, sunumunuza neyi dahil edip neyi çıkaracağınızı belirlemeniz gerekir. Mesajınızın özü nedir? Hazırlık aşamasında kendinize sormanız gereken en önemli soru budur. (İzleyiciye konuşacağınız her kelimeyi slaytlara yazmaya çalışırsanız baştan kaybedersiniz) 

Basit bir alıştırma yapacak olursak:

Hedef kitleniz, sunumunuzdan sadece üç şey hatırlayacak olsaydı, bunların neler olmasını isterdiniz?

presentationzen_4 copy

 

 

 

 

 

 

 

 

ÖRNEKLER:

presentasyanzen_4

Bu slayt yeterince sade mi sizce? Aslında ilk bakışta sade gibi görünüyor değil mi? Ama dikkatlice bakınca bu slaytı izleyen bir kişi neden sunucuyu dinlesin ki, zaten herşey yazılmış. Bir de aşağıdaki slayta bakalım;

presentationzen_5

 

 

İzleyiciler, slayta baktıklarında, ne anlama geldiğini öğrenmek için sizi dinlemek zorunda kalmalıdırlar. Görsel destek, ancak bu durumlarda görsel destek olabilir, söylenecek herşeyin yazılmış olduğu durumlarda değil…

 

NOT (Wikipedia): Pecha Kucha (Japonca: ペチャクチャ), içeriğini kısa sürede ve etkin bir şekilde bir topluluğa sunmayı amaçlayan bir sunuş tarzıdır. Sunuş yapan kişi her biri 20 saniye süresince 20 görseli toplam 6 dakika 40 saniye süresince göstererek sunuşunu tamamlar. 

Bu sunuş stili Japonya‘da Klein-Dytham Architecture şirketinden Astrid Klein ve Mark Dytham tarafından geliştirilmiştir. Amaçları genç tasarımcılara çalışmalarını göstermek, birbirleriyle tanışmak için Roppongi‘de deneysel arenada insanlara sunuş yapılmasını sağlamaktır. Bir gece içinde sunuş yapanların sayısını artırmak ve insanları sıkmadan sunuşları kısa tutabilmek için bu sunuş tarzını geliştirdiler.

Klein ve Dytham’ın Pecha Kucha Gecesi adı verilen sunuş gösterileri kısa sürede dünyaya yayıldı. Günümüzde 170’den fazla ülkede bu tarz sunuşlar düzenlenmektedir.

5. İçeriğinizin Ana Hatları
Planlamaya, “analog modunda” başlamanızı öneriyorum. Powerpoint’e (ya da Keynote’a) balıklama dalmaktansa, kafanızdaki düşüncelerin taslağını, kağıt kalem kullanarak somutlaştırmanızı öneriyorum. Ben şahsen, bunu yapmak için büyük bir beyaz tahta kullanıyorum. Hatta Apple’da çalışırken, odamın bir duvarını tamamen beyaz tahtaya çevirmiştim ve bu şekilde yaratıcılığımı özgürce uygulayabiliyordum.
Slaytları tasarlarken, hem üzerlerine ana mesajlarımı not alıyor, hem de kullanabileceğim görselleri (fotoğraf, grafik, vb.,) kabaca çizebiliyorum. Bu şekilde daha sonra powerpointe aktaracağım akış ortaya çıkmış oluyor. Post-it note’lar da bu konuda çok pratik bir araç olabiliyor.

(Aslında bu çok zaman alıcı bir uygulama gibi görünse de, aslında tam tersine herşey netleştiği için tekrar tekrar düzeltmelere gerek kalmıyor ve çok daha kısa sürede daha etkili sunumlar hazırlayabiliyorsunuz. Bu benim de kullandığım bir yöntem, itiraf etmeliyim ki büyük bir beyaz tahtam yok ama beyaz kağıtlarım var 🙂 )

Cliff Atkinson, bir prezantasyonu öncelikle kağıt üzerinde tasarlamadan powerpointta hazırlamaya geçmenin, bir film yönetmeninin film yıldızlarını seçerek, elinde senaryo olmadan filmi çekmeye başlamasına benzetiyor.

6. Sağlam ve net bir altyapınız olsun.
Burada sözünü ettiğimiz, sunumun akış sırası ile ilgilidir. Ancak, bunu başarabilmek için, öncelikle içeriğin ana hatlarının açık olması gerekir. Sunumunuzda vereceğiniz mesajlar, zihninizde yeterince net değilse, prezantasyonun akışının ve fikirler arasındaki bağlantının net olması beklenebilir mi? Prezantasyonun en başında, sunumla ilgili bir içerik slaytı paylaşmanız yeterli olmaz, sunum boyunca izleyicileriniz nereye doğru ilerlediğinizi görüyor olmalıdırlar. (Kısaca sunumun bir akışı olmalıdır.)

 
7. “Dakara nani?” – “Öyleyse ne olmuş?”
Japonca olarak sık sık kendime “Dakara nani?” ya da “Sore de?” diye sorarım. İngilizcede “so what?” karşılığı olan bu ifade “tamam da, öyleyse ne olmuş?” sorusuna yakın bir anlam taşımaktadır. Prezantasyonun içeriğini hazırlarken, kendinizi gerçekten de dinleyicilerin yerine koyarak, en zor soruları sormayı alışkanlık haline getirin. Örneğin, sunduğunuz bilginin konuyla gerçekten ilişkisi var mı? Ya da bu noktanın, cidden bir önemi var mı? Şayet bu soruları olumlu cevaplayamıyorsanız, o kısmı sunumunuzdan çıkarın.

 
8. “Asansör Testi”ni geçebilir misiniz?
Mesajlarınızın açık olup olmadığını, asansör testini kullanarak test edebilirsiniz. Bu test, mesajlarınızı 30-45 saniyelik bir süre içinde verebilmenizi gerektirir.

take-a-chance

Şöyle bir durumu hayal etmenizi istiyorum : Çok önemli bir konuda, üst düzey bir yöneticiye sunum yapmak için hazırlandınız. Tam toplantı odasına girdiğiniz anda, bu kişinin acil bir işi çıktığı için kalamayacağını öğreniyorsunuz ve size, ona salondan, otoparktaki arabasına kadar eşlik etmenizi, bu esnada da söylemek istediğiniz şeyi söylemenizi öneriyor. Hayatınız boyunca böyle bir durumu hiç yaşamayabilirsiniz ama, yaşarsanız hangi mesajları veriyor olmanız gerektiğini bilmeniz lazım… Sizin başınıza hiç gelmemiş olabilir ama yine de, sık karşılaşılan durumlardan biri, sunumu 30 dakika ya da 1 saatlik bir süre yerine 10-20 dakikalık bir zaman dilimine kısaltmanızın istenmesidir. Böyle bir durumda ne yapacağınızı, bilebilmeniz lazım… Başınıza böyle bir şey gelecekmiş gibi pratik yapmalısınız.

Ya da daha iddialı olmak gerekirse, David Belasco testinden geçmeyi de deneyebilirsiniz. Belasco, prodüksiyonunu üstlendiği her oyunun ana temasının, bir kartvizitin arkasına tek bir cümle ile özetlenebilecek kadar kısa, açık ve net olmasını talep ederdi. Siz, prezantasyonunuzun ana fikrini tek bir cümleye indirerek, kartvizitinizin arkasına sığdıracak olsaydınız, ne yazardınız?

 
9. Hikaye Anlatma Sanatı
İyi sunumların içeriğinde, hikayeler olur. En iyi sunucular, mesajlarını çoğunlukla kendilerine ait hikayeleri anlatmak yoluyla verirler. En karmaşık kavramları dahi anlatabilmenin en güçlü yolu, hikayelerle anlatmaktır. Hikayelerin hatırda kalması, katılımcılar açısından kolaydır. Sunumunuzun akıllarda kalmasını istiyorsanız, içeriğinizi kısa ve çarpıcı hikaye ya da örneklerle desteklemeniz gerekir.
Aslında, 30 dakikalık sunumunuzun tamamını bir hikaye anlatımı olarak ta görebilirsiniz. İyi hikayelerin ilgi çekici başlangıçları, provokatif ve sürükleyen içerikleri, anlaşılır ve mantıklı kapanışları vardır.

 
10. Özgüven
Malzemenizle ilgili hazırlıklarınız içinize sindikçe, sunumla ilgili gerginliğiniz de azalacaktır. İçerik ve akışla ilgili her şey tamamsa, kullandığınız görseller yeterince profesyonelse, kendinizi iyi hissetmeye başlarsınız. Bunların üzerine, bir de prova yaptınız mı, gerginliğiniz ve endişeleriniz tamamen kaybolup gidecektir. Bilmediklerimizden korkarız. Ancak sunacağımız konulara hakimsek, slaytların akışı uyum ve mantık içindeyse ve hangisinin diğerinden sonra geldiğinin sırasını biliyorsak, gelebilecek soruların bir çoğuna hazırlandıysak, korkacak fazla birşeyimiz kalmamış demektir. Korku ve endişe ortadan kalktığında, bunlardan boşalan yeri, özgüven doldurur.

Özetin devamı (3.Bölüm) bir sonraki yazıda…

Kitap Özeti 3: PRESENTATION-ZEN (Bölüm 1)

Etiketler

kitap_ozeti3

NOT: Bu kitap özetini bir kaç bölümde yazacağım. Çünkü bazı konuları yazı uzadığı için atlamak istemiyorum. Birinci bölümde Presentasyon-zen anlayışının ne olduğundan bahsedeceğim. İkinci bölümde, organizasyon ve hazırlık ipuçlarını özetleyeceğim. Son olarak da, sunumlarla ilgili on önemli ipucu ve slaytlarla ilgili 10 önemli ipucunu paylaşacağım.

Bu yazımda paylaşacağım kitap özetinin konusu Garr Reynolds’ın ZEN felsefesinin sadelik yaklaşımının, profesyonel yaşamdaki sunumlarımızda görsel destek olarak hizmet etmesi ve slaytları nasıl hazırlamamız gerektiği. Aslında bu ay içinde katıldığım ve TEGEP Eğitim ve Gelişim Zirvesinde izlediğim bazı sunumlar bu yazıyı yazmam için bana ilham verdi. Bu sunumlarda yapılan ve gerçekten yanlış örnekleri göstermek için yapıldığını düşündüren karmakarışık slaytlarla karşılaştım. Bu tip sunumlar gerçekten izleyiciyi hem konudan uzaklaştırıyor hem de takibi zorlaştırıyor. Bazen keşke hiç slayt olmasaydı da sadece konuşulsaydı diye düşünüyorum. Yazarın aşağıdaki yorumu da bu yazdıklarımı destekliyor sanırım.

“Powerpoint hazır şablonlarının ömrü çoktan tükenmiştir. Onlardan derhal kurtulmamız gerekiyor.”
Garr Reynolds

“Sadelik, en ince zevktir” Leonardo da Vinci


Bu kitap, Zen felsefesi hakkında değil. Bu kitap, çağımızın gerektirdiği iletişim ve prezantasyonlara, farklı bir bakış açısı getirmekle ilgili. Yine de, profesyonel yaşamın – özellikle profesyonel iletişimin – Zen ile aynı değerler sistemini paylaşıyor olabileceği görüşünde yazar. Kitapta, Zen’in özünde bulunan estetik, düşüncelilik ve bağlantılılık gibi kavramların, prezantasyonlara da yansıtılması gerektiği iletiliyor.

“Prezantasyon Zen, bir yöntem değil, bir yaklaşımdır!”

Yöntem, adım adım izlenebilecek sistemli bir süreci, ispatlanmış bir prosedürü, mantıksal bir dizgeyi önerir. Bu nedenle, Prezantasyon Zen, daha ziyade bir yaklaşımdır. Yönü, zihinsel çerçevesi, hatta bir felsefesi olsa dahi, formülü yoktur. 

Kitapta “Bugün neredeyiz?” sorusu aşağıdaki şekilde anlatılmış;

Bugün, prezantasyon dediğimizde aklımıza ilk gelen şey hazır power-point sunumları oluyor. Oysa ki, hem hazırlayanların, hem sunanların hem de dinleyenlerin son derece sıkıcı ve sıradan bulduğu power-point sunumlarının, devrinin kapanma zamanı çoktan gelmiştir. Evet, bugün bir çok otorite, Power-point’ten kurtulmamız gerektiğinde hemfikirdir. Bana kalırsa sorun, Power-point’i ya da Keynote’u bir yöntem olarak değil de, bir araç olarak görmememiz ve uygun tasarım yöntemleriyle etkili şekilde kullanamamamızdan kaynaklanıyor. Power-point’in kendi menüsüne bağlı kaldıkça, ağzımızdan çıkacak her sözü, madde imleri şeklinde sayfalara yazdıkça, etkili sunumlar yapmamız uzak bir hayalmiş gibi geliyor, diye yazmış yazar.

Bu noktada yazara katılmamak imkansız, gerçekten de tamamen madde imli yazılarla doldurulmuş ya da okunamayacak kadar küçük yazılarla dolu grafik, tablo ve şekillerle hazırlanmış slaytlar hiçbirşey ifade etmediği gibi, izleyiciyi tüm konudan uzaklaştırmaya yetiyor.

presentationzen_1

Araştırmalar, sunumu izleyen kişilerin mesajı hem sözlü hem de yazılı formatta aynı anda almakta ciddi anlamda zorlandıklarını gösteriyor. Peki o zaman neden slaytları yazıyla dolduruyoruz? Ya da madem doldurduk, o zaman neden susup okumalarına imkan tanımıyoruz? Bunu yaparsak, sahnede ne işimiz olduğu merak konusu olacaktır, o yüzden tıka basa doldurularak yazılmış slaytları gösterirken, bir taraftan da konuşuyoruz.

“Kavramsal Çağ’da Prezantasyonlar”

Yazar, “çağımızda -farklı düşünmek- her şeyden daha değerli hale geldi. Bunun anlamı, “bilgi çağında” çok önemli olan mantık ve analiz yetkinlikleri (sol beyin nedenselliği), içinde olduğumuz “kavramsallık çağında” eskisi kadar önemli olmayacak. Bunun yerine, sağ beyin düşünselliği, sol beyinle birlikte kullanıldığında, her zamankinden daha değerli hale gelecek.” diyor
Ayrıca, Daniel Pink’in A Whole New Mind isimli kitabında, günümüzün profesyonelinin başarılı olmak için sahip olması gereken altı duyuyu- altı sağ beyin kontrolündeki yeteneği – şöyle adlandırdığını söylüyor: tasarım, hikaye, harmoni, empati, oyun ve anlam.

presentationzen_2

Aşağıda, bu altı yeteneğin kitapta nasıl anlatıldığını aynen iletiyorum.

Tasarım: Tasarımla kastedilen, rötüşlar ve süslemeler değil. Tasarım, en başta yapılıyor, süslemeler gibi en sonda değil… Prezantasyonlardan söz edildiğinde, tasarım, henüz bilgisayarınızı açmadan, yaptığınız hazırlıkla ilgili. Hazırlık aşamasında yavaşlayarak, “meşgul zihninizi” durdurup, konuyu, amaçlarınızı, anahtar mesajlarınızı ve katılımcı kitlenizi düşünmeniz gerekiyor.

Hikaye: Bilginin, herkese açık olduğu günümüzde verileri ve haberleri, teknolojinin de yardımıyla doğrudan paylaşmamız mümkün. Bu nedenle, bizden beklenen bunun ötesidir… Kognitif bilimci Mark Turner, hikaye anlatmaya “öykülenmiş imgeletme” yakıştırmasını yapıyor. Çocukluk yıllarında çok şey öğrendiğimiz hikayelerden, iş yaşantımızda tamamen uzaklaşmış bulunuyoruz. Profesyonel yaşam, öyküleri ciddi insanların ilgilenebileceği bir yaklaşım olarak görmese de, en iyi öğrenim yaklaşımı olarak, hala geçerliğini korumaktadır. Hikayeler, aydınlatıcı, ilgi çekici ve daha önemlisi akılda kalıcıdır.

Harmoni: Odaklanma, uzmanlaşma ve analiz “bilgi çağı”nda önemli olmuştur ancak, “kavramsal çağ”da sentezlemek ve büyük resmi görmek için, başta ilgisiz görünen parçaları birlikte kullanabilme becerisi değer kazanmaktadır. Pink, bu yeteneğe “harmoni” diyor.
Başarılı sunucular, daha önce farkedemediğimiz bağlantıları açığa çıkarabilir. Onlar, “ilişkiler arasındaki ilişkileri” görebilirler. Bu nedenle, çağımızın sunumları, dinleyicileri bilgi bombardımanına tutmak değil, önemli olanı ortaya çıkarmak işlevini görmelidir.

Empati: Empati duygusaldır. Kendinizi, başkalarının yerine koymakla ilgilidir. İyi tasarımcılar, kendilerini kullanıcının, müşterinin ya da izleyicinin yerine koyma becerisine sahiptirler. Bu aslında, bir beceriden ziyade, doğuştan gelen bir yetenektir ama herkes kendini zamanla bu konuda geliştirebilir. Empati, sunum yapan kişinin, dinleyici kitlesinin kendini ne zaman anladığını ve ne zaman anlayamadığını fark etmesini ve duruma göre uyarlamalar yapmasını sağlar. (Bence de en önemli noktalardan biri bu…)

Oyun: Kavramsal çağda çalışmak, yalnızca ciddi olmak demek değil, aynı zamanda oyun oynamakla da ilgilidir diyor Pink… Prezantasyonlarımıza mizah ve oyunlar katmamız çoğu zaman etkilerini arttıracaktır. Burada söz ettiğimiz, saçma espriler ve sulu şakalar değil, mizahın zekice kullanılmasıdır. (Çoğu zaman sunumu renklendireceğim ve dinleyiciyi güldüreceğim diye konuyla alakasız espriler, karikatürler vb. sunuma eklenebiliyor, bence de bunlar çok saçma kalıyor ve konudan uzaklaştırıyor.)

Anlam: Bu konu üzerinde fazla durmak istemiyorum ama, başarılı bir prezantasyon yapmak, dünyanızda küçükte olsa bir farklılık yaratma fırsatı anlamına gelebilir. Kötü giden bir prezantasyonun, moraliniz ve kariyeriniz üzerinde olumsuz bir etkisi olabilir ancak, iyi bir prezantasyon, hem kendiniz, hem de dinleyicileriniz için son derece tatmin edici olabilir.

 Devamı bir sonraki yazıda…. 

ETKİLİ E-MAIL YAZMA – MODÜL 2: E-Posta ile Yönetim

Etiketler

BİR YÖNETİM ARACI OLARAK E-POSTANIN KULLANILMASI

Günümüzde sosyal medyanın bile artık bir yönetim aracı olarak kullanıldığını düşünürsek, bir önceki adıma bakıp, e-posta’yı hangi noktalarda yönetim aracı olarak kullandığımıza veya kullanabileceğimize bir bakalım ve kendimize gerçekten bunu yapıp yapmadığımızı soralım.

E-Posta, çok iyi bir yönetim aracıdır. Atamaların yapılması, beklentilerin ve ilerlemelerin izlenmesi gibi bir takım görevlerin yönetimi için uygundur. Bu görevleri gerçekleştirmenin yanı sıra, e-posta ağları kurmak ve işbirliği oluşturmak için de rahatlıkla kullanılabilir.

Bir Ekip Oluşturmak 

E-posta ekipler oluşturmanıza yardım edebilir. Özellikle, uzaktaki üyeleri bir araya getirebilir. Bunu nasıl yapar? Ekip üyelerinin kendi aralarında beyin fırtınası yapmalarına imkan sağlar. Böylece fikir alışverişi yapılarak, en doğru, en verimli çalışmaların, ortak bir fikir çerçevesinde uygulanabilirliğini artırır. Ekip üyeleri farklı binalarda, farklı şehirlerde hatta farklı ülkelerde olsa bile verimli ortak çalışmalar yürütülebilir.

Bir Proje Geliştirmek

E-posta bir projenin gelişim basamaklarının daha kolay ilerlemesini sağlayabilir. E-posta, paylaşımlar, bilgi dokümanlarının dağıtılması, tartışma süreci ve karar alınma süreci için hızlı bir yol sağlar.

Kişisel İlgi Göstermek

İyi yöneticiler çalışanlarıyla kişisel ilişkiler de kurarlar. E-mail buna da imkan tanır, örneğin, yöneticinin uzakta çalışan personeliyle birebir ilgilenmesini sağlar.

E-Postayı Bir Yönetim Aracı Olarak Kullanırken Yapılması ve Yapılmaması Gerekenler

E-posta iş dünyasının bir çok aracı gibi istismara açık bir yoldur. İstismarı önlemek için yöneticilerin aşağıdaki noktaları unutmamaları gerekir.

SADECE E-POSTAYA GÜVENMEYİN:

E-mail’i kişisel etkileşimde bir vekil gibi kullanmayın.

  • E-mail asla sizin fiziksel varlığınız kadar güçlü bir yol olmayacaktır. Bu nedenle özellikle uzaktaki çalışanlarınız için zaman zaman kullanabileceğiniz etkili bir yönetim aracı olabilir. Ancak tek başına asla yeterli değildir. Unutmamalısınız ki, kişisel bir tartışma, yüz yüze yapılan bir toplantı, veya bir telefon konuşması her zaman daha etkili bir yol olacaktır. E-maili bunların yanında destek ve daha hızlı ulaşma yolu olarak kullanabilirsiniz.
  • Bizzat kendisi ile ilgili önemli bir duyuru için kullanılabilir.
  • Asla,  bir çalışan üzerinde disiplin kurmak, çalışana hassas bir konuyu dile getirmek veya kötü bir haber vermek amacıyla e-mail kullanılmamalıdır.

KENDİNİZİ KONTROL EDİN:

  • E-posta gönderilmeden önce mutlaka okunmalıdır ve gerekiyorsa tekrar düzenlenmelidir.
  • E-mail verimli olmalı, öncelikle iş yapmak için kullanıldığı unutulmamalıdır.

E-POSTAYI KISA TUTUN:

Mesajlar olduğunca basit ve bir konuyu işaret edecek şekilde yazılmalıdır. Çalışanlarınızın zamanına saygı göstermelisiniz.

  • Konu kısmını anlaşılır ve çekici bir şekilde oluşturmalısınız.
  • Açıkçası, konunuzu, içeriğinizi ve önceliklerinizi önceden tanımlamalısınız. Bu doğrultuda herhangi bir eyleme veya takip etmeye ihtiyaç duyabilirsiniz. Bunların önceden ortaya konmuş olması gerekir.
  • Uzun mesajlar asla hemen okunmayacaktır hatta bazen hiç okunmayabilirler, bunu aklınızdan çıkarmamalısınız.

GÖNDERİLECEKLER LİSTENİZİ KISA TUTUN

Mesajınızı sadece gerçekten ilgili olan kişilere gönderin. Doğrudan konuyla ilgisi olmayan kişilerin boşuna zamanını almanıza gerek yoktur. Gerekli durumlarda mesajı gönderdiğiniz kişiler, diğerlerini konuyla ilgili bilgilendirebilirler.

  • Sadece sorumlu veya ilgili olduğunu düşündüğünüz kişilere maili gönderiniz. Gerçekten gerekmiyorsa ilgili kişinin yöneticisini veya çalışanını CC’ye (gönderilenler veye bilgilendirilecekler) koymanıza gerek yoktur. Çalışanlara zaten kendileriyle direkt ilgili birçok mail düşmektedir ve doğrudan ilgisi olmayan mailler zaman kaybından başka bir şeye yol açmaz.
  • Çalışanlar kendileriyle ilgili olmayan mailleri okumak istemezler ve bu durum iş verimini düşürür.

 ADİL VE SAYGILI BİR DİL KULLANIN

Yönetimde e-posta yolunu kullanırken her zaman adil ve saygılı bir dil kullanmalısınız. Kelimelerinizi seçerken okuyucunuz üzerinde nasıl bir etki bırakacağını düşünerek seçmelisiniz. Her zaman kelimelerinizin cinsiyet, etnik köken, engellilik, din ve yaş gibi özelliklere yönelik negatif çağrışımlar yapmadığından emin olmalısınız.

Sonuç olarak, günümüzde çalışanların günlerinin yaklaşık % 70’ini belki daha fazlasını bilgisayar karşısında geçirdiklerini düşünürsek. Yöneticilerin bu durumu değerlendirmesi zorunlu hale gelmiştir. E-posta da bir yönetim aracı olarak kullanılmaktadır, önemli olan bu aracı en doğru ve etkili biçimde kullanabilmektir.

(Kaynak:”Writing Effective E-Mail”, Verne Meyer, Pat Sebranek, John Van Rys)

Kolay ve Etkili Bir Simülasyon Programı – DEMO BUILDER

Etiketler

DEMO BUILDER – Bir öğretici oluşturmanın, sunum ve gösteri yaratmanın kolay yolu

Bu yazıda paylaşmak istediğim bir program var. Özellikle eğitmenlerin veya eğitim departmanlarında çalışanların ihtiyaç duyabilecekleri bir program. Bu programı ben de kullanıyorum. Gerçekten programı kullanmak çok kolay. Programın adı Demo Builder. Programla ilgili ayrıntılı bilgiyi http://www.demo-builder.com/index.html adresinden de bulabilirsiniz. Ayrıca http://www.demo-builder.com/samples.html adresinden de örnek uygulamaları görebilirsiniz.

Bu program, kolay yoldan bir öğretici oluşturmayı, etkili sunumlar ve simülasyonlar hazırlamayı sağlıyor. Özellikle, yazılım ve sistemlerin nasıl çalıştığını öğretmek için hazırlanacak simülasyonlar için ideal bir program. Ben de bir kavram haritası oluşturma programının nasıl kullanıldığını anlatmak üzere demo builder’ı kullanmıştım ve gerçekten etkili olmuştu. Seslendirme de yapabiliyorsunuz. Bu da programın artı bir özelliği.

Demo Builder Nasıl Çalışıyor?

Ekranı Kaydeder: Çekilmek istenilen programın tüm ekran hareketlerini kaydedebilirsiniz. Programı kullanırken yaptığınız tüm işlemleri, tüm mouse hareketlerini, tüm “click” hareketlerini ve kullanıcı giriş ve çıkışlarını kaydedebilirsiniz.

Video’yu Düzenler: Kaydettiğiniz video’yu balonlar, konuşma penceresi, açıklama penceresi, not kutuları, animasyonlar, efektler (3D dönüşümleri, zoom, palet vb.) ekleyerek güçlendirebilirsiniz. 

Hazırladığınız Gösteriyi Yayınlayabilirsiniz: Gösterinizi kolayca You-Tube’da paylaşabilir veya Flash, Standalone, World, resim dosyası ve video dosyası olarak kaydedebilirsiniz. 

 Demo Builder Programını Kimler Kullanabilir?

Teknik Destek ve Bilgi Teknolojileri Çalışanları: Çalışanlara, kullanmalarını istedikleri programları nasıl kullanacaklarını göstermek için demo-builder programını kolaylıkla kullanabilir ve istedikleri uygulamaları onlara yaptırabilirler.

Satış ve Pazarlama ÇalışanlarıNefes kesen 3D efektler ve açıklamalı not pencereleri ekleyerek müşterilerini veya hedef kitlelerini etkileyebilecek sunumlar hazırlayabilirler, satışlarındaki yükselişi dikkat çekici bir şekilde anlatabilirler.

Eğitmenler, Eğitim Uzmanları ve E-Öğrenme UzmanlarıDemo_Builder’ın advance (ileri) paketi ile, yüksek kalitede eğitim yazılımları yaratarak, zaman kaybını ciddi bir şekilde azaltabilirler. Programın görsel-işitsel ve yüksek düzenleme yeteneği ile etkili eğitim yazılımları oluşturabilirler.

Aşağıda demo_builder programı ile hazırlanmış, Outlook’ta imza eklemeyi (Outlook Express – Add signature) öğreten örnek bir gösteri izleyebilirsiniz.

ETKİLİ E-MAİL YAZMA / MODÜL 1: Politikaları Yönetmek

Etiketler

,

ETKİLİ E-MAİL YAZMA

MODÜL 1: Politikaları Yönetmek

İş hayatında en önemli noktalardan biri iletişim becerileridir. Çalışanlar arasında en çok kullanılan iletişim kaynaklarından biri de bilgisayar ağı içerisinde kullandığımız elektronik posta yoludur. Kısaca bu yazı dizisinde elektronik postayı evrensel adı ile “e-mail” olarak kullanacağım.

E-mail yazma şirket içi iletişimde veya şirket dışı iletişiminde çok etkilidir. Kişiler arasındaki birçok yanlış anlama veya hedeflenen sonuca ulaşılamama e-mail yazmada karşılaşılan iletişim hatalarından kaynaklanabilir. Bu birçoğumuzun başına gelmiştir. Kimi zaman biz istediklerimizi anlatamadığımızı ifade etmişizdir, kimi zaman da karşı taraftan gelen mailleri yorumlamakta zorlanmışızdır.

Ancak etkili e-mail yazmak mümkündür ve hiç de zor değildir. Sadece bunu nasıl yapmamız gerektiğini bilmeliyiz. Bu yazı dizisinin amacı da bu…

Etkili mail yazma becerisinde izlenecek noktalar şunlardır;

    • Güçlü, açık fikirler ve özel detayların bulunması
    • Kolayca izlenebilen bir içerikle sunulmuş anlaşılabilir organizasyonlar
    • Anlatılmak istenenin samimiyetle ve bilgilendirici bir şekilde ifade edilmesi
    • Anlamaya yardımcı olacak kesin, dikkatli ve titizlikle kullanılmış kelimelerin yer alması
    • Okuyanın ilgisini çekecek, düzgün ve dikkatli cümleler kurulması
    • Noktalama işaretlerine ve imla kurallarına uyulması, imla hatalarına dikkat edilmesi
    • Cazip, çekici ve açık mesajların verilmesi

E-Mail Yazma Uygulamaları ve Politikaları

E-Mail yoluyla kurulan iletişim iş hayatının olmazsa olmazıdır. Doğru ve güzel yazılmış bir mail, profesyonel bir imaj oluşturur, etkililiği artırır ve sorumluluk sahibi olduğunuzu gösterir. Ancak kötü yazılmış bir mail sizi küçük düşürebilir, kafa karıştırabilir, yanlış anlaşılmanıza yol açabilir. Tüm çalışanlar mail gönderirken ve mail kabul ederken aşağıdaki, iş ortamında kullanılan e-mail uygulamalarını izleyebilirler.

İş Hayatındaki 10 Temel E-Mail Uygulaması

1.  Bir Beyaz Tahtada Mesajınızı Hayal Edin: Şirket çalışanları, hem şirket içi, hem de şirket dışı mailleşmelerde sıklıkla kafa karıştırıcı ve hatalarla dolu maillerle karşılaşırlar. Kimse kafa karıştırıcı ve anlaşılmaz mailler okumak istemez. Bu nedenle mail yazarken önce mutlaka bir taslağı oluşturulmalı ve sanki bir beyaz tahtada yazılanlar hayal edilmeli.

 2.  Unutulmamalıdır ki Şirket Yazışmaları ve Mail sistemi Şirketin Mülkiyetindedir: Şirket bilgisayarlarından gönderilen bütün mailler teknik olarak şirket mülkiyetinde sayılır. Bu nedenle, tüm iletiler, gönderen ve alıcı dışındaki başka şirket çalışanları tarafından görüntülenebilir ve açıklanabilir. Özellikle de bilgi işlem çalışanları tarafından takip edilebilirler.

3. Saldırgan Yorumlardan ve Açıklamalardan Kaçının: Hakaret içeren, küçük düşürücü, açık saçık, saldırgan yorumlar, açıklamalar, anlatımlar, ithamlar asla şirket maillerinde yer almamalıdır. Bunlar şaka bile olsa kabul edilemez.

4. Tüm İletinizi Göndermeden Önce Mutlaka Okuyun: Bir mail tamamlandıktan sonra, gönderici tarafından hataları ve anlaşılırlığı gözden geçirilmelidir.

5. İletinizi Göndermeden Önce Gizli Bilgi Olup Olmadığını Gözden Geçirin: Çünkü mailler alıcılardan başka kişiler tarafından da okunabilirler. E-maillerde şifreler ve gizli bilgiler paylaşılmamalı ve kullanılmamalıdır.

6. Duygu İfadeleri İçeren İkonları ve İşaretleri ( 🙂 vb. ) Kullanmaktan Kaçının: Kişisel bir e-mail bile olsa, şirketin mail adresinden yazarken, duygu ifadeleri içeren ikonları ve işaretleri kullanmak profesyonelce olmaz ve bir iş maili ile karışarak, karışıklığa neden olabilir.

 7. Mesajınızı Profesyonel Çerçevede Tutun: Güçlü duygular içeren mail mesajları genellikle yanlış yorumlanabilir. İş yazışmalarında birden fazla ünlem işareti kullanılmamalıdır. Kelimelerin tüm harfleri büyük harf ile yazılmamalıdır. Tahrik edici ibarelere veya aşırı duygusal bir dile yer verilmemelidir.

 8. Bir Mesajı Tekrar Başkalarına Göndermeden Önce Dikkatle Düşünün: Eğer maili gönderen esas kişi, aynı iletiyi başkalarına da göndermek isteseydi bunu yapardı. Herhangi bir şüphe varsa, başkalarına bu ileti gönderilmeden önce, maili yazan kişinin de iznini almak iyi olabilir.

 9. Mesaj Bir Akış İçermelidir:  Orijinal mesajda bulunması gereken tercihler e-mail ayarlarından düzenlenmelidir. Böylece her bir mesaj gönderiminde, tüm adımda ayarlanan bilgiler kaydedilmiş olur ve tekrar tekrar bu bilgilerin yazılması gerekmez (dijital imza vb.).

10.  Cevaplama Sorumluluğu: İnsanlar genellikle gönderdikleri maillere karşılık kısa bir cevap beklerler. Alıcılar gelen mesajı 24 saat içinde cevaplamaya çalışmalıdırlar. Aslında bunun ideali mesajın gönderildiği iş gününde cevaplanmasıdır. Ayrıca, gelen mail cevaplanırken, maildeki her bir sorunun cevaplandığından emin olunmalı ve gereksiz açıklamalardan kaçınılmalıdır.

Bir E-Mail Politikası Oluşturmak

Aslında yukarıdaki genel uygulama listesi doğrultusunda her bir firma kendi e-mail politikasını oluşturmalıdır. Aşağıda buna ilişkin bir örnek görebilirsiniz.

 

E-Mail Uyarı Yasası

Birçoğumuz kurumsal şirketlerden gelen maillerin altında, genellikle açık renkle ve küçük puntolarla yazılmış uzun bir paragraf görürüz. Çoğunlukla da bu paragrafı okumayız. Ancak bu paragraf ilgili şirket için oldukça önemli ve koruyucu bir niteliğe sahiptir. Çünkü e-mail yoluyla şirkete gelebilecek her türlü zararı ve yasal sorumluluk altına sokacak durumu yine yasal olarak hafifletmeye yarar. Eğer şirket olarak, sizin hala bir uyarı yasanız yoksa ve mail sisteminizde bu uyarı yasası yer almıyorsa, aşağıdaki bilgiler sizin için bir örnek teşkil edebilir.

 Bir şirketin e-mail uyarı yasasını kullanmak için en az beş nedeni vardır.

 1. Çalışan Yükümlülüğü: Bir şirket çalışanlarının tüm yaptıklarından eninde sonunda sorumlu olacaktır. Ancak uyarı yasası bu sorumluluğun büyüklüğünü azaltmaya yardımcı olabilir.

Örnek: Bu e-posta iletisinde açıklanan görüş ve fikirler yazara aittir ve bu şirketin görüşlerini temsil etmemektedir.

Örnek: Şirket politikaları çalışanlarına, şirketi karalayıcı ifadeleri kullanmalarını yasaklar.  Şirket kullanılan bu tür ifadelerin hiçbirinden sorumlu değildir ve ilgili çalışan gelebilecek herhangi bir zarardan şahsen sorumlu olacaktır.

 2. Gizlilik: Eğer bir e-mail gizli bilgiler içeriyorsa, uyarı yasası, okuyucuyu bu gizli bilgiden dolayı yasal olarak bağlayıcı kabul etmek için kullanabilir.

Örnek: Bu e-mail gizli bilgiler içerir ve sadece gönderilen kişi tarafından okunmalıdır. Eğer bu mailin gönderildiği kişi değilseniz ve hatayla bu maili kabul ettiyseniz, lütfen acil olarak durumu maili gönderen kişiye bildiriniz ve sisteminizden bu maili siliniz. Bu bilgilerin açıklanması, kopyalanması veya dağıtılması kesinlikle yasaktır.

3. Sözleşmeler: Çalışanların e-mail yoluyla, farkında olmadan veya yanlışlıkla herhangi bir sözleşmeyi kabul etmelerini kesinlikle önlemek için oluşturulan bir uyarıdır. Bu uyarı sayesinde maildeki sözleşme hiçbir şekilde şirketi bağlamaz. 

Örnek: Bu e-mail mesajı Aytunç Pazarlama A.Ş. namına bağlayıcı bir anlaşma teşkil etmez.

4. Virüsler:  Eğer bir çalışan, virüs içeren bir maili başka bir şirkete gönderirse, uyarı yasası şirketin kendini korumasına yardımcı olabilir.

 Örnek: Şirket, bu mesajın bir bilgisayar virüsü taşımaması için gereken tüm önlemleri almıştır. Bu mailden dolayı oluşabilecek hiçbir zarar şirket yükümlülüğünde değildir. Bir başka önlem olarak, mail yoluyla gelen her türlü ek dosyayı, tekrar virüs kontrolünden geçirmenizi öneririz.

5. İletişim Yükümlülüğü: Yasal olarak, şirket mailinden atılan her bir öneri şirketin sorumluluğundadır. Ancak bu uyarı yasası dahilinde, şirketin sorumluluğu en aza indirilebilir.

Örnek: Aytunç Pazarlama A.Ş., herhangi bir çalışanın e-mail yolu ile üçüncü bir şahsa verdiği öneri sonucunda yapılan hareket veya işlemlerin, işe yaramaması veya zarara yol açması durumunda  sorumluluk kabul etmez. Bu öneri personelin şahsına aittir.  

Politikaları Uygulamak:

Tüm çalışanlara e-mail politikasının bir kopyası verilir. Eğer uygunsa şirket intranet’ine (iç web) eklenir. İşe yeni başlayan çalışanlara uyum sürecinde (oryantasyon) mutlaka bu politika öğretilir. Tüm çalışanlar kendilerine verilen e-mail politikasını okurlar, okuduklarına ve uygulayacaklarına dair tarih atarak imzalarlar. İmzalanan bu kağıtlar personel dosyalarına eklenir.

(Kaynak:”Writing Effective E-Mail”, Verne Meyer, Pat Sebranek, John Van Rys)

 

Buzkırıcı Etkinlik 3 – Ben nasıl bir müşteriyim?

AMAÇ: Birbirini tanıyan veya hiç tanımayan bir grupta, özellikle müşteri odaklı ve satış odaklı bir eğitimde, hem eğitime hazırlık yapmak hem de gruptakilerin birbirleri hakkında bilgi edinmelerini sağlamak

ZAMANLAMA: Grubun büyüklüğüne göre değişmekle birlikte yaklaşık 15 dk. sürmektedir.

MATERYAL: Bir şapka veya kravat, bir fular veya kolye. Renkli A4 boyutunda kağıtlar.

UYGULAMA: Gruptaki herkes kendisini bir müşteri olarak görmeli…

  • Tüm katılımcılara farklı renklerde kağıtlar gösterilir. Katılımcılar istedikleri rengi seçerek o kağıdı alırlar.
  • Gruptaki herkes seçtiği kağıda,  kendileri nasıl bir müşteri ise o şekli (kıvırabilirler, koparabilirler, yırtabilirler vs. ) verirler. Bunun için 5 dk. olduğunu hatırlatınız.
  • Daha sonra önce gönüllülerden başlayarak, herkes şekil verdiği kağıtları gösterir ve nasıl bir müşteri olduklarını anlatır. Burada örnek vermelerini isteyebilirsiniz.
  • Kendilerini anlatırken, role adapte olabilmek için erkek katılımcılar kravat veya şapka, bayan katılımcılar da fular veya kolye takarlar.

PEKİŞTİRME (SON): Katılımcılara anlattıkları doğrultusunda geribildirimde bulunabilirsiniz. Herbir bireyin birbirinden farklı olduğunu söyleyebilir ve birbirlerinin biraz da olsa farklı yönlerini görüp görmediklerini sorgulayabilirsiniz.

NOT: Ben bu etkinliği yaklaşık 15 kişilik gruplarda uyguladım. Başta kağıda şekil vererek bir müşteri profili oluşturmak garip gelse de, gerçekten çok değişik ve yaratıcı sonuçlarla karşılaşabiliyorsunuz. Ayrıca gerçekten gruptakiler birbirleriyle kaynaşıyorlar, tam bir ısınma etkinliği oluyor. Eğitime de ön hazırlık oluyor.  

POWER-POINT’TE ÖLÜMCÜL HATALAR

Etiketler

Bloğumda özellikle bahsetmek istediğim konulardan bir tanesi, power-point sunumlarında yapılan hatalardı ve ben slideshare.net’te gezinirken tam da bu konuda hazırlanmış çok güzel bir sunuma rastladım. Sunumu burada da paylaşmak istiyorum. Ancak, sunumu paylaşmadan önce söylemek istediğim bir kaç nokta var.

Bir çoğumuz sıkıcı, okuyamadığımız, dikkat dağıtan ve boş boş bakmak zorunda olduğumuz veya takip etmeye çalışırken bir çok konuyu atlamak zorunda kaldığımız sunumları izlemişizdir. Hatta zaman zaman kendimiz bile bu konuda bir çok hataya düşmüşüzdür.

SUNUMLARINIZI TEKRAR GÖZDEN GEÇİRİNİZ!

Benim power-point sunumlarında katlanamadığım bir şey var. Anlatılmak istenenin harfi harfine yazılması. Üstelik küçücük puntolarla gözlerimizi bozacak kadar küçük ve rengarenk, beynimizi uyuşturacak kadar dikkat dağıtacak şekilde hazırlanması ve sunulması.    

– Eğer sunumlarınızda herşeyi yazma kaygısı yaşıyorsanız HATA YAPIYORSUNUZ,

– Eğer insanları fazlasıyla eğlendirme kaygısı yaşıyorsanız HATA YAPIYORSUNUZ

– Eğer verilerinizin tümünü tablolar ve şekillerle sunumunuza sığdırmaya çalışıyorsanız HATA YAPIYORSUNUZ

İşte size bu konuda hazırlanmış güzel bir sunum “DEATH BY POWER POINT”;

 

Death by PowerPoint

View more presentations from Alexei Kapterev